En ince fırçasıyla dokunur rüzgar
En usulca oynar yaprak
Oynar bir yerimde zaman
Kocaman bir dağ oynar kükrer deniz
Sessiz bir başlangıç yerini alır iğne ucunda
Akar en derin nefesiyle yaşam
Kalbim iki hecelik yorulur
Uzar adımlar ve kimvurduya gider ışık
Çoğalır gecenin sessiz saatleri
Ay şahit
Pişmanlığım uzun sürer ve hiç tahammülüm yok
Seni anımsamak neye yarar
Ve iki sokak lambası arası sürer sancısı
Hüzün olur deniz gözüme bakar
İşe yarar mı bilmem güneşli günleri anımsamak
Işıklar tek yönlüdür
Yorulur ışıklı geceleri İstanbul'un
Yorulur 'nere gidem' türküleri
Yorulurum bir insan selinde ters yönde bir yürek
İçimde tonlarca şiir ölür
Bilirim evde yorgun bir çarşaf bekler yolumu
Korkak bir kaybolmuşluk 'Hoş Geldin' der
Işıksız bir yalnızlık saati başlar
Zamanın durası yok bilen bilir
Bilinmez bir çağ gibi gelir -yarın-
Yatasım yok
Bir rüya olur uzar gider çocukluğum
Korkarım uyanmalara
Hiç 'Gün ola Hayır ola'
Diyesim yok
Fikret Şahin
Geride Kalan Boşluk
Gidersin bilirim başını önüne eğip
Ve ben de giderim bilirim
Ayrılığın son taşı olur diktiğimiz
Ağır ve anlamsızca durur bir yerimizde
Buyur sancısı içimizde çarpık bir tebessümün
Gideriz biryerlere elbet
Arkada bırakılan ıssız bir liman
Hangi anıların esintisiyle çalkalanır
Hangi kopan gül bağında
Talan edilmiş bir ateş ısıtır bülbülleri
Gideriz elbet bir yerlere küskün
Taze sıkılmış bir kurşun sanki içimizde yankir
Kolay gelir ne varsa geride bırakmak
Yorgun bedenimiz sesimiz gelir
Ve tereddütlü kalp atışlarımız bizimle
Terk edilen her boşluğun ardından
Bir adım daha yaklaşır unutmak kendimizi
Fikret Şahin
Pirizmatik
Soluk soluga olen gun
Beyazin kirilmadan saklanisi
Cocuklarin buyuk gozlerini yumdugu Gunes
Ayciceklerinin boynu bukuk ve yorgun
Dur
Bir soluk alayim
Bir ceki-duzen vereyim kendime
Nereden geldigimi
Ve nereye gittigimi goreyim
Atayim ustumden ne kadar yukum varsa isiga dair
Yipranmis bilyelerde yansimayan puslu cocuklugum
Dur
Kaybolan sesime suzulsun hele bir gece
Karanligin korkusu cizer bir yanimi dur
Kopekler issiz sokaklarda urkek
Neon isiklarinda hatali bir arayis kusar
Bir kizin sehvetli saclari yumak yumak
Sarhos ve nasirli ellerinde yogrulur bircok pismanligin
Sen doga
Sen
soluk soluga olen gun
Ben soluk soluga
Beyazi arar gozlerim
Butun boyutlariyla kirilgan pirizmatik
Fikret Şahin
Kışlı Gün Batmaları
Bir kış tadında yüzümde çatlar buz
Bir kış günü başlar ve isteksizdir hüzün
Hani o hiç tükenmeyecek sandığım ivme
Sararan etimde çürüyen dişimde durur
Başıma kakar savurgan koşmalarım
Bir gözyaşı sıçrar yüzüme yüreğimden
İki kaşımın arasından vurur her yorgun bakışımda
Diyorum böyle kalleşçe gelmese bir kış günü yalnızlık
Sonbahar daha yeni terk etmişken ve hazırlıksız
Bir kar tanesi bulabilsem çok uçlu ve sekizgen
Tutunabilsem uçarı
Bakan tek parçası olmasa yüzen gözlerim
Bir buzdağının gezgin ve ağır
Söylenecek ne çok şey gelir aklıma
Bilirim susmak bazen en akıllı yolken
Ve yürekte söylenecek ne duygular katledilir
Varamadan henüz dudağa isyanın tadı
Bir kış günü donar kalır dilim ucunda usumun
Ve dudaklarımda o bitkin duygular konaklar
Kalamış'da boş bir arayış
Adımlarımda yorgun bir ihtiras
Onlarca kışın ardından
Fikret Şahin
Susuz
Bu kuru topraklarda
Acar mi dersin
En renga-renk cicek
Sarar mi ihlamur kokulari heryeri
Susuz
Yalnizlik yalizlik olali
Kac diyarda tabutsuz gomulmustur
Geceyarilari bir insan yiginin tam ortasinda
Ve yalnizlik adi ustunde oldugundan
Ne sahilde bir kaya
Ne rihtimda bir marti
Bir damla gozyasi dokmemistir ardindan
Sen sen olali
Animsar misin
Katiksiz bir tebessum
Bir tutam sevda yoluna
Kac kez sicradigini yureginin otesine
Sebepsiz degildir
Bu kuru topraklarda
En renga-renk cicek
Ihlamur kokulari
Susuz